Tek Diş Eksikliği

Prof.Dr. Haldun İplikçioğlu

GİRİŞ

Tek bir doğal dişin kaybedilmesi sonucunda ortaya çıkan boşluğun implant ile restorasyonu, hasta açısından değerlendirildiği zaman son derece büyük avantajlar sağlamaktadır. Dişsiz alana komşu dişlerde preperasyon yapılma gereğinin ortadan kalkmasıyla kazanılan yararların yanı sıra, periodontal dokularda, o bölgede konvansiyonel sabit köprü yerine, tek bir dişin restorasyonunun bulunmasının getirdiği avantajlar da, hasta adına uzun dönem başarının sağlanması için son derece önemlidir.

Bütün tek diş eksikliklerinde, implant üstü restorasyonları değerlendirirken farklı bakış açıları gereklidir. Tek diş eksikliğinde implant ile tedavi planlaması yaparken, bu vakaların bir bölümünün basit ya da normal zorlukta, ancak bir diğer bölümünün ise, zor vakalar grubunda olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkartmamalıyız. İmplant dişhekimliğinde, vakalar zorluk derecelerine göre 3 farklı grupta değerlendirilir. Bunlar:

1- Basit vakalar,

2- Zor vakalar,

3- Karmaşık vakalardır.

Basitten karmaşığa, tüm vaka grupları cerrahi ve protetik yönden değişik şekilde ele alınmasının da gereği unutulmamalıdır. Bir vakanın cerrahi yönden basit olabilmesinin en önemli koşulu, o vakadaki anatomik koşulların olabildiğince normal olmasıdır. Örneğin, herhangi bir nedenle kemik defektlerine sahip vakalar, implant yerleştirilecek bölgede yetersiz kemik hacmine sahip vakalar ve yine bu bölgedeki, şinüs, burun tabanı ya da mandibular kanal gibi anatomik oluşumların optimum boyutlarda implant yerleştirilmesine engel oluşturduğu vakalar, her zaman zor vaka grubu olarak değerlendirilirler.

 

     

RESİM1: Kemik defekti olan vakalar, cerrahi yönden zor veya karmaşık olarak değerlendirilir. Bu gibi vakaların implant öncesi ya da sırasında mutlaka sorunsuz hale getirilmesi gerekir.

 

Protetik yönden ele alındığında ise, vakalar dişsizlik sınıflarına göre basitten karmaşığa doğru sıralandırılmaktadırlar. Tek diş eksikliği ve bölümlü dişsizlik vakalarının bir kısmı, protetik yönden basit, bir kısmı ise zor vakalardır. Tam dişsizlik vakalarında ise, hastaya implant destekli overdenture tipi protezler planlanıyorsa, bu vakalar basit; ancak, hastaya implant destekli sabit protez planlanıyorsa, bu tip vakaları da oldukça zor vaka grubunda değerlendirmek gerekir. Protetik yönden tek diş eksikliği ve bölümlü dişsizlik vakalarının basit ya da zor olmasını belirleyen en önemli etken, dişsizliğin anterior ya da posterior bölgede olmasıdır. Başka bir deyişle, anterior bölgedeki estetik kavramı, vakaların zorlaşmasının en önemli nedenidir. Tanı ve tedavi planlamasından başlayarak, uygulanan cerrahi ve protetik protokol, anterior bölgede estetik nedeniyle, posterior bölgeye göre bir takım farklılıklar gösterir.

Tek diş eksikliği vakalarında, dişsizlik bölgesi posteriorda yer alıyorsa, bu vakalar basit olarak değerlendirilir. Ayrıca, mandibuladaki anterior tek diş eksikliği vakaları da basit vakalardır. Buna karşın maksilladaki anterior tek diş eksikliği vakaları zor vakalar olarak nitelendirilmelidir. Maksillada ön bölgede klinisyenin işini güçleştiren ve değişik nedenlerle ortaya çıkan birtakım doku kusurlarına sıklıkla rastlanmaktadır. Bu durumlar, anatomikve patolojik olarak 2 farklı katogoridedir. Örneğin, konjenital diş eksikliklerinde görülen ince alveolar kret ve/veya alveolar prosesin bukkal bölgesindeki doku underkatı, klinisyenin tedavi planlamasını ve klinik çalışmalarını zorlaştıran anatomik koşullardandır. Patolojik koşulları değerlendirmek gerekirse, diş çekimi sırasında alveolar prosesteki fasiyal kemiğin kırılması; kök ankilozlarının, kök rezorpsiyonlarının ve kök fraktürlerinin ortaya koyduğu durumlar vakaları zorlaştırmaktadır. Bunlardan başka, periodontal hastalıklar, periapikal lezyonlar ve uzun süre dişsiz kalma durumlarında, bu bölgedeki kemik yapısını olumsuz yönde değiştiren patolojik faktörlerdir.

 

  

RESİM 2: Optimum olmayan vakaların mükemmel bir estetik ile mümkün değildir.

 

 

TEDAVİ PLANLAMASI

 

ANTERİOR MAKSİLLADA DİŞSİZ BÖLGENİN ANALİZİ

Ön bölgede, komşu dişleri de düşünerek, 3 boyutlu bir analiz, tedavi planlamasının doğru bir şekilde yapılması açısından büyük önem taşır. Bu vakalarda komşu dişler, tedavi planlamasını belirleyen en büyük faktörlerdir. Tanı ve tedavi planlaması aşamasında, hastadan elde edilen diagnostik modellerde mum ile bir ön çalışma yapılması, vakadaki olumsuz koşulları ve bitmiş şeklini klinisyene göstermesi bakımından büyük yarar sağlar.

Tedavi planlamasında, alveolar kret anatomisinin incelenmesi yapılması gereken ilk iştir. Yeterli kret genişliğinin ve fasiyal kemik atrofisinin varlığı, o vakada, cerrahi işlem sırasında, augmentasyon gibi ileri cerrahi tekniklerinin kullanıp kullanılmayacağını belirlemesi bakımından önemlidir. Vakada olası kemik defektlerinin dikkatli incelenmesi, ileri cerrahi tekniklerinin tek aşamada mı, yoksa iki aşamada mı uygulanacağını da belirlemektedir. Bu incelemeler sırasında, panoramik ve periapikal gibi basit röntgenlerin yanı sıra, dental komputerize röntgenlerin de, klinisyene büyük yararlar sağlayabileceği akıldan çıkartılmamalıdır.

Vakanın anatomik olarak incelenmesine, boşluğun meziodistal boyutunun ölçümü ile devam edilir. Özellikle ön bölgede, boşluğun meziodistal boyutunun, ağızda var olan simetrik dişin meziodistal boyutuna eşit olması gerekir. Boşluğun meziodistal boyutu, simetrik dişin boyutundan fazla ya da eksik olması durumunda, implant cerrahisinden önce, ortodontik ya da restoratif yöntemler kullanarak düzeltilmesi tedavinin başarısı için ilk adımdır. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, implant restorasyonlarından optimum estetik ve fonksiyonun sağlanması, ancak o vakada optimum koşulların bulunması ile mümkündür. Vakada diestema söz konusu ise, bunların cerrahiden önce elimine edilip edilmeyeceğine önceden karar vermek gerekir. Çünkü hastada tedavi sonrası da diestemalar bırakılacaksa, bunun implant konumunu etkileyeceği önceden düşünülmelidir.

Klinisyenin ön tek diş eksikliklerinde dikkat etmesi gereken en önemli anatomik koşul, boşluk bölgesindeki alveolar prosesin yüksekliğidir. Komşu dişlerdeki periodontal hastalıklar, kemik atrofisi, travma, enfeksiyon ya da konjenital anomaliler, alveolar prosesin yüksekliğin azalmasına neden olurlar. Bu gibi durumların tedavi planlamasında değerlendirmesi, vakanın başarısında en önemli kriterdir. Çünkü bu gibi problemleri içinde bulunduran bir vaka, yüksek risk grubu olarak nitelendirilir. Alveolar prosesin yeterli yükseklikte olduğu vakalarda da dikkati elden bırakmamak gerekir. İmplant basamağı denilen, implantın en üst sınırının subgingival konumu, ön bölgede estetiği çok yakından etkileyen bir faktördür.

Ön bölgede, interokluzal boşluğun da dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Yerleştirilecek implantın uzun aksının, interokluzal ilişki açısından yeterli dikey ve yatay overlap bırakacak şekilde olması, başarı da önemli bir etkendir.

Maksillada ön bölgede nazopalatin foremenin ve burun tabanının konumu implant boyutlarına karar verirken göz önünde bulundurulması gereken anatomik değerlerdir.

Bu bölgede gülme hattının konumu, önemli bir ağız dışı parametredir. Gülerken ya da konuşurken, dişetleri görünen hastalar yüksek risk grubundaki hastalardır.

Boşluk bölgesindeki gingival morfoloji de önemli bir ölçüttür. İnce bir mukoza, implant üstü restorasyonun estetiğinin sağlanmasında klinisyeni zorlayacak önemli bir etkendir.

 

  

  

RESİM 3: Anteriorda, çift taraflı lateral eksikliği vakası. Kaninlere kantilever olarak yapılmış eski restorasyonların sökülüp, 2 adet implant uygulaması ile tek tek restore edilmiştir.

 

 

ESTETİK OLMAYAN BÖLGELERDE DİŞSİZ BÖLGENİN ANALİZİ

Mandibula ve posterior maksilla gibi estetik olmayan bölgelerde anatomik değerlendirmeler yaparken de, dikkat edilmesi gereken hususların bulunduğu unutulmamalıdır.

Mandibulanın ön bölgesindeki tek diş eksikliklerinde, eğer estetik açıdan çok göz önünde ise, bu vakalarda aynı maksillanın ön bölgesinde çalışırkenki yapılan anatomik değerlendirmelere uymak gerekir.

Posterior bölgelerde ise, alveolar kretin genişliği kadar, üst çenede sinüsler ve alt çenede de mandibular kanal gibi anatomik oluşumların belirlediği alveolar yükseklik, implant boyutlarının belirlenmesinde en önemli ölçütlerdir.

 

    

RESİM 4: Posteriorda tek diş eksikliği vakasında implant üstü restorasyon.

 

 

CERRAHİ İŞLEM

 

Diğer tüm dişsizliklerde olduğu gibi, tek diş eksikliklerinin implant ile rehabilitasyonunda da başarının anahtarı, öncelikle hatasız bir şekilde yapılan tanı ve tedavi planlamasına ve daha sonradan da, bu planlamaya bağlı olarak gerçekleştirilen hatasız cerrahi işleme bağlıdır. Hatalı bir cerrahi işlemin sonuçlarının, protez aşamasında onarılması, özellikle estetiğin çok önemli olduğu, anterior tek diş eksikliklerinde mümkün olmayacağı bilinmelidir. Yani estetik ve fonksiyonel olarak optimum restorasyonlar yapabilmek, cerrahi işlemdeki doğru yaklaşıma bağlıdır.

Tek diş eksikliklerinde, diğer dişsizliklerde olduğu gibi kullanılacak implant boyutunun seçimi, tedavinin başarısında rol oynayacak önemli bir aşamadır. Anterior bölgelerde implant seçimi, estetik kavramı üzerinde de direk etkili olduğundan klinisyenin başarısını sağlayan ya da vaka da onarılması çok güç, hatta bazen de olanaksız sorunlara yol açan bir etkendir.

Anterior bölgedeki tek diş eksikliklerinde kullanılacak implant boyutu bazı özel bilgilere gereksinim duyar. Örneğin bazı vakalarda oldukça küçük olan lateral diş eksiklikleri için üretilmiş ince çaplı implantların, her vakada ve diğer diş eksikliklerinde de kullanılması, birtakım biyomekanik sorunlara neden olacağı, klinisyenin bilgisi dahilinde olmalıdır. Ön bölgede gereğinden daha fazla çaplı implantların da, daha sonradan bukkaldeki kemiğin rezorsiyonuna neden olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Genel kural olarak, tanı ve tedavi planlaması aşamasında implant çapını belirlerken bukkolingual ve meziodistal değerlendirmeler yapılır. Bukkolingual olarak, önce kemik boyutu hesaplanır ve daha sonra da, implantın bukkal ve palatinalinde en az 1mm’lik bir kemiğin bırakılması düşünülür. Başka bir deyişle, hesaplanan bukkolingual boyuttan 2mm çıkartılırsa, kullanılması gereken implantın çapı, bukkolingual olarak belirlenmiş olur. Doğal olarak belirlenmiş bu boyutun, aynı zamanda meziodistal boyuta uygunluk göstermesi gerekir. Anterior bölgede genel olarak 4-5mm arasında implantlar kullanılmaktadır. Ancak bu değerleri kesin bir değer olarak her vakaya uygulamamak daha doğru bir yaklaşım olur. İmplant boyutlarından yükseklik hesaplanırken, maksiller ön bölgede burun tabanı, posterior bölgelerde ise sinüs ve mandibular kanal belirleyici anatomik oluşumlardır. Ancak bu oluşumlar nedeniyle, tek diş eksikliklerinde kısa implantların kullanılması biyomekanik olarak hatalı bir yaklaşımdır. Genel olarak 4-5mm çapındaki implantlarda optimum implant uzunluğu yaklaşık 10mm kadardır. Yukarıda da söz edildiği gibi, küçük lateral dişleri olan vakalarda ve mandibular anterior dişlerin eksikliklerinde kullanılması için firmalar tarafından üretilmiş, bu bölge boyutlarına uygun küçük çaplı implantlarda söz konusudur. Ancak bu implantlar daha farklı bölgelerde ve özellikle posterior bölgelerde kesinlikle kullanılmamalıdır. İmplant seçiminde bir özel durum da posterior bölgede molar dişlerin eksikliğinde söz konusudur. Bu dişlerin çapı oldukça geniş olduğundan, bu bölgelere uygun olarak üretilmiş daha geniş çaplı implantlar kullanılmaktadır.

Tedavi planlamasının tamamlanmasından sonra, cerrahi işleme geçmeden, implantın doğru olarak yerleştirilmesine olanak veren cerrahi stentlerin yapılması, tek diş eksikliklerinde de önemlidir. Çünkü implantın meziodistal ve bukkolingual olarak konumu, klinisyenin deneyimine bırakılmayacak kadar yaşamsal bir konudur.

 

 

 

MAKSİLLER ANTERİOR BÖLGEDE CERRAHİ İŞLEM

Lokal anestezi altında, mukozada kret tepesinin 2-3mm palatinalinden insizyon ile cerrahi işleme başlanır. Bu insizyon, komşu dişlerin gingival sulkuslarından geçerek alveolar prosesin fasiyal yüzü boyunca sulkus tabanına doğru uzanır. Kemik defektlerinin olduğu vakalarda insizyon hattında farklı yaklaşımlara gerek olabilir.

İnsizyon yapıldıktan sonra, flap olabildiğince az travma uygulayarak doku elevatörleri ile kaldırılır. Santral diş bölgesinde, nazopalatinal foremene dikkat ederek, palatinalde de yumuşak doku bir miktar kaldırılır. flap kaldırıldıktan sonra, kemik düzeltmelerinde en önemli nokta, komşu dişlerin aproksimal bölgelerindeki kemiğin asla kaldırılmamasıdır. Çünkü bu noktalardaki kemiğin korunması, ileride implant destekli restorasyonun yanlarındaki papillerin varlığı açısından büyük bir önem arz eder. Buradaki papiller, implant estetiğinde yaşamsal bir rol oynar.

Bunlardan sonra, implantın 3 boyutlu konumu, cerrahi stentin de yardımıyla son derece dikkatli bir şekilde rond frezle kemikte işaretlenir. İmplantın 3 boyutlu konumunda dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Dikey yönde değerlendirildiğinde, implant basamağının konumu için, ne kadar derine ise o kadar derine; ne kadar az derine ise, o kadar az derine felsefesi, son derece önemlidir. Yani, servikalde implant metalinin görünmemesi ve arzulanan estetiğin sağlanabilmesi için, implantın derine yerleştirilmesi gerekir. Ayrıca gereksiz yere kemik rezorpsiyonuna neden olmamak için de, implantın ne kadar az derine yerleştirilirse, o denli olumlu olacağı bilinmektedir. İmplant derinliği açısından genel kural; implant basamağının, dişetinin 2-3mm altında konumlanmasıdır. İmplantın bukkolingual konumu açısından değerlendirme yapmak gerekirse, implant basamağının bukkal tepe noktasının, komşu dişlerin bukkalinden geçen teğetin en fazla 1mm palatinalinde olması gerekir. Bu teğetin önünde konumlanan implantların bukkalindeki kemikte rezorpsiyon olacağı ve estetik sorunlarla karşılaşacağı unutulmamalıdır. İmplantın komşu dişlerle ilişkisinde de, implant basamağı ile komşu dişler arasında en az 1mm kemik kalması gereği implant boyutu tespit edilirken, dikkat edilmesi gereken bir husustur. Komşu dişlerle yakınlıktaki optimum kemik mesafesi, 1.5-2mm olarak kabul edilir.

 

    

 

RESİM 5: Anteriorda implantın 3 boyutlu konumu.

 

İmplant konumu bu esaslar üzerinden rond frezle belirlendikten sonra, giderek artan çaplı frezler kullanılarak yuva hazırlanır. İmplantın yerleştirilmesini takiben mukoperiostal flap dikkatlice kapatılır. Flap gerilimsiz ve hassas bir şeklide kapatılır. Augmentasyon yapılan ve immediat geçici kullanacak vakalarda, farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu durumlara, ileri cerrahi teknikleri ve immediat yükleme konularında değinilecektir.

 

 

ESTETİK OLMAYAN BÖLGELERDE CERRAHİ İŞLEM

Bu bölgelerdeki cerrahi işlemlerin temel yaklaşımı, anterior maksilladan çok büyük farklılıklar göstermez. En önemli fark, estetik nedeniyle implantın derinliğinin belirlenmesindedir. Çift cerrahi aşamalı implant sistemlerinde zaten, implant basamaklarının kemik seviyesi ile aynı düzlemde olması gerekir. Tek cerrahi işlemle implant sistemlerinde ise standart cerrahi protokol uygulanır.

 

DOKU ŞEKİLLENDİRİLMESİ

İmplantın yerleştirilmesinden sonra osseointegrasyon döneminin tamamlanması gerekir. Bu sürenin bitiminde implantın üzerini kapatan mukoza implant çapına uygun olarak kaldırılır. Bundan sonra estetik bölgeler ile estetik olmayan bölgelerde farklı yaklaşımlar uygulanır. Estetiğin önemli olmadığı bölgelerde, direk ölçü alımına geçilerek implant üstü protezlerin yapımına başlanırken, estetiğin önemli olduğu ve bu nedenle implantın daha derine yerleştirildiği bölgelerde, yumuşak dokunun şekillendirilmesi aşamasına geçilir. Bunun nedeni, kullanılan implant çapının, çoğu kez yerine yerleştirildiği doğal dişin servikaldeki çapından daha az olmasıdır. İmplant basamağının çapı çoğu kez 4-5mm olurken, doğal dişlerin servikal çapları 7-8mm dir. Dolayısıyla implant basamağı ile üstüne yapılacak kronun servikalindeki dişeti çizgisine kadar yumuşak dokunun dışarı doğru konik bir yapıda şekillendirilmesi gerekir. Literatürde, emergence profile olarak adlandırılan bu bölgenin şekillendirilmesi, giderek artan çap ve şekle sahip iyileşme başlıkları ya da geçici kronlar yardımıyla sağlanır. Klinisyenler bu aşamada sabırla iyi bir doku şekillendirilmesini gerçekleştirmelidirler. Genel olarak 2-3 haftalık bir dönemi kapsayan bu aşama, özellikle implant üstü restorasyonun ve çevre dokularının estetiği açısından son derece önemlidir. Yeterli bir yumuşak doku şekillendirilmesi yapıldığından emin olduktan sonra, implant üstü sabit restorasyonun yapımına geçilmelidir.

 

RESİM 6: Doku şekillendirmesinin gerekliliği

 

 

PROTETİK İŞLEM

 

Protetik işlemlerde ölçü alınması esas restorasyonun yapımında ilk aşamadır. İmplant sistemlerinin bir bölümünde bu aşamadan önce implant dayanağının (abutment) seçimi gerekliyken, daha gelişmiş sistemler özellikle anterior bölgelerde çalışılırken ölçü alımı ile elde edilen çalışma modelleri üzerinde dayanak seçilmesine olanak tanırlar.

Tek diş eksikliklerinde seçilecek dayanak tipi implantın kemik içindeki uzun aksının esas restorasyon ile yaptığı açıya ya da, restorasyonun simante ve vidalı fiksasyonuna bağlı olarak seçilirler. Özellikle anterior maksillada çalışılırken, alveolar prosesin bukkale doğru açılı doğal yapısından ötürü, simante bir restorasyon düşünülüyorsa, açılı dayanaklar seçilebilir. Ancak bu bölgede, implant basamağının estetik nedenlerden dolayı dişetinin 2-3mm daha altında olması, bu denli derinlikteki dişeti cebi içinden simanın temizlenmesinin neredeyse mümkün olmamasına neden olur. Bundan ötürü anterior maksillada tek diş eksikliği vakalarında, restorasyonların vida ile implanta fiske olması ileri dönem başarı açısından daha yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Bu amaçla, bu tip vakalarda vidalı fiksasyona izin verecek dayanaklar seçilir.

Hangi dayanak seçilirse seçilsin, implant ile dayanak arasındaki ilişki çok önemlidir. İmplant/dayanak ilişkisi mutlaka stabil olmalıdır. Stabil olmayan bir ilişkide dayanak, implant üzerinde mikro düzeyde bile olsa okluzal kuvvetlerin etkisiyle harekete zorlanacağından, ileri dönemde başarısızlığa bir kapı açılacağı hiç akıldan çıkartılmamalıdır. Aynı zamanda implant/dayanak ilişkisinde mikrogap adı verilen aralıklara neden olunmamalıdır. Mikrogap, bu bölgelerdeki enflamasyon ve sonucunda ortaya çıkan kemik rezorpsiyonunun, en önemli nedenidir. Dayanaklar implant içine vidalanırken, sistemlere göre belirlenmiş tork değerlerine göre sıkılmalıdırlar. Bu esnada hastaya anestezi yapılamaması gerekir. Dayanağı sıkıştırma sırasında hasta ağrı ya da hassasiyet duyarsa, bu, implantın tam olarak osseointegre olamadığını gösteren bir belirti olarak düşünülebilir. Bu gibi durumlarda, dayanak yerleştirilmesinden vazgeçerek hastanın yaklaşık 1 ay daha bekletilmesi, daha uygun bir yaklaşım olacaktır. Dayanak implant içine vidalanırken, dayanak/implant ara yüzeyine herhangi bir adeziv ya da siman uygulanması, doğru bir yöntem değildir.

Ölçü alımı, ya hazır ölçü kaşıkları kullanarak kapalı ölçü tekniğiyle, ya da kişisel ölçü kaşığı hazırlanarak açık ölçü yöntemi kullanılarak gerçekleştirilir. Sistemlerde var olan, implant üzerine oturtulan takıp çıkartılabilir, ölçü transfer elemanlarının kullanılması durumlarında, kapalı ölçü tekniği uygulanırken, implant içine vidalanan ölçü transfer elemanlarını kullanılması durumlarında ise, açık ölçü tekniği uygulanır. Kapalı ölçü tekniği, konvansiyonel sabit protezlerin yapımında kullanılan ve bütün klinisyenlerin her zaman uyguladıkları klasik bir yöntemdir. Açık ölçü tekniğinde ise, ölçü alımından önce mutlaka kişisel bir ölçü kaşığının hazırlanması gerekir. Hazırlanan kişisel ölçü kaşığının implant bölgesine bir delik açılarak, ölçü maddesinin polimerizasyonundan sonra implant içine vidalanan ölçü transfer elemanının gevşetilmesi ve implanttan ayrılması sağlanır. Bu teknik daha çok, implant basamağının dişetinin oldukça altında olduğu vakalarda kullanılır. Çünkü bu vakalarda, kalın dişeti nedeniyle takıp çıkartılabilir ölçü transfer elemanlarını, implanta tam olarak oturtmak mümkün olmayabilir. Bu gibi vakalarda, vidalı ölçü transfer elemanları, implanta vidaları sıkılarak tam olarak oturtulabildikleri için, daha uygundurlar. Tek diş eksikliğinde, estetik olmayan bölgelerde, implant basamağı çok derinde olmadığından, kapalı ölçü yöntemi çok daha sıklıkla kullanılmaktadır.

Tek diş eksikliğinde yapılan implant üstü restorasyonların standart materyali metal destekli porselenlerdir. Bu tip restorasyonlar son derece tatminkâr sonuçlar verebilmektedirler. Premolarlar arası anterior segmentte, estetik açıdan daha iyi sonuçlar veren porselen dayanaklar ve porselen jaket kronlar kullanılabilir. Bu tip restorasyonları molar diş eksikliklerinde kullanırken son derece dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu vakalarda yapılan en basit hatalar bile porselenin kırılmasına neden olur.

Yapılan restorasyonların teslimi simantasyon ya da vidalı fiksasyon yöntemi ile gerçekleştirilir. Simante edilecek restorasyonlarda simanın cep içinden tamamen temizlenmesi çok önemli bir durumdur. Aksi taktirde, enflamasyona açık bir ortam yaratılmış olur. Vidalı fiksasyonda ise, restorasyonu implanta ya da dayanağa bağlayacak vidanın, sistemlerde belirlenmiş tork değerlerine bağlı kalarak sıkıştırılması önemli bir husustur. Belirlenmiş tork değerine bağlı kalınarak sıkılan bir vidanın, ileride olası gevşemesi, o restorasyona çok uygun olmayan fonksiyonel ve/veya parafonksiyonel kuvvetlerin geldiğini göstermesi bakımından önemli olduğu unutulmamalıdır.

Tek diş eksikliği vakalarında okluzal temaslar, doğal diş okluzyonu ile aynı prensiplere bağlı kalarak gerçekleştirilir.

Tek diş eksikliği vakalarında yapılan implant üstü restorasyonlarda birtakım başarısızlıklar görülebilmektedir. Bunlar:

1- Planlama ve cerrahi başarısızlıklar,

2- Protetik başarısızlıklar,

3- Biyolojik başarısızlıklardır.

Bunların dışında vida gevşemesi, vida kırılması ve implant gövdesinin kırılması gibi son derece önemli sonuçlar doğuran biyomekanik komplikasyonlar da çok ciddi başarısızlık nedenleri arasındadır. Bu gibi komplikasyonlar, yetersiz tork ile vidanın sıkılması, implant komponentleri arasındaki kötü uyum ve implant/dayanak arayüzeyinin anti-rotasyonel tasarımını nedeniyle ortaya çıkabilirler.